HİPOPARATİROİDİZM (PARATİROİD HORMON DÜŞÜKLÜĞÜ)
Hipoparatiroidizm (paratiroid hormon düşüklüğü) Nedir? Ne Sıklıkla Görülür?
Paratiroid hormon düşüklüğü veya tıbbi adıyla “hipoparatiroidizm”, vücut tarafından üretilen bir hormon olan “parathormon”un yetersiz salgılanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Parathormon, vücutta paratiroid bezi adı verilen hormon bezleri tarafından üretilir. Bu bezler tiroid bezinin yakın komşuluğunda yerleşmiş küçük mercimek büyüklüğünde dokular olup, kişiden kişiye değişmekle birlikte, genellikle dört tanedir. Parathormon vücut için çok önemli mineraller olan kalsiyum ve fosforun dokulardaki dengesini ayarlayan en önemli hormondur. Parathormonun yetersiz olduğu durumda kanda dolaşan ve dokulara iletilen kalsiyum düzeyleri düşer, fosfor düzeyleri yükselir ve bu değişiklikler vücut için tehlikeli olabilecek belirti ve bulgular ortaya çıkartabilir.
Hipoparatiroidizm nadir görülen bir hastalıktır. Sıklığı ülkeden ülkeye ve altta yatan hastalığa bağlı olarak değişkenlik göstermekte olup yıllık olarak her 100.000 kişiden 22-37’sinde tespit edilmektedir. Hastalık kadınlarda daha sık görülmekte ve hastaların önemli bir bölümü erişkin yaşta tanı almaktadır.
Belirtileri Nelerdir?
Kandaki kalsiyum düzeylerinin düşüşüne paralel olarak hipoparatiroidizmde gelişen belirti ve bulgular şunlardır:
- Ellerde, ayaklarda veya ağız çevresinde uyuşma-karıncalanma
- Yüzde, ellerde ve ayaklarda kontrol edilemeyen ağrılı kas krampları
- “Tetani” olarak adlandırılan istem dışı kas hareketleri (özellikle ellerde ve ayaklarda izlenen kasılmalar, nefes borusunun kasılmasına bağlı olarak nefes darlığı ve soluk alamama, nöbet gibi tehlikeli durumlara ilerleyebilir)
- Hafıza problemleri
- Baş ağrıları
- Aşırı yorgunluk, endişe veya depresyon
- Nöbet
- Bilinç kaybı
- Kalpte ritim bozuklukları
Kaç Tipi Vardır?
Hipoparatiroidizm “cerrahi ilişkili” ve “cerrahi ilişkili olmayan” durumlara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Hastaların çoğunda (yaklaşık %75’inde) hipoparatiroidizm, geçirilen bir boyun cerrahisi sonrası ortaya çıkmaktadır. Tiroid bezinin ameliyatı veya büyük çaplı baş-boyun kanseri ameliyatları esnasında paratiroid bezleri istem dışı olarak hasar görebilir veya çıkartılabilir. Ayrıca paratiroid bezlerinin ameliyatlarından sonra da benzer şekilde hipoparatiroidizm gelişebilir. Ameliyat sonrası gelişen hipoparatiroidizmlerin önemli bir kısmı geçicidir ve 6 ay içerisinde iyileşme beklenir. Bir grup hastada ise zamanla düzelme olmaz ve hipoparatiroidizm ömür boyu devam eder. Bu tip cerrahi ameliyatlar tiroid/paratiroid konusunda uzmanlaşmış¸ cerrahlar tarafından yapıldığında, ameliyat sonrası kalıcı hipoparatiroidizm %1'den daha az oranda görülmektedir.
Cerrahi ile ilişkili olmayan hipoparatiroidizm daha nadir görülmekte ve birçok farklı nedene bağlı olarak gelişebilmektedir. Örneğin kanser tedavisi amacıyla baş-boyun bölgesine uygulanan yoğun ışın tedavisi (radyoterapi) zaman içinde paratiroid bezlerini hasarlandırıp yetersizliğe neden olabilir. Birden fazla organın çalışmasını etkileyen sistemik bazı hastalıklar da (örneğin otoimmün hastalıklar, granulomatöz hastalıklar, depo hastalıkları, farklı organlara yayılmış kanserler gibi) paratiroid bezini tahrip edip hipoparatiroidizme neden olabilir. Hipoparatiroidizm nadiren bir takım genetik bozukluklara bağlı olarak da gelişebilir. Genetik nedenlere bağlı durumlarda tanı yaşamın daha erken dönemlerinde (bebeklik/çocukluk gibi) konulmakta ve bazı hastaların ailelerinde de benzer hastalık öyküsü bulunmaktadır. Cerrahi dışı hipoparatiroidizm gelişen hastaların önemli bir bölümünde ise altta yatan neden net olarak ortaya konulamamaktadır.
Hangi Sağlık Sorunlarına Yol Açar?
Hipoparatiroidizmi olan birçok hastanın yaşamı uygun şekilde tedavi edildiğinde hipoparatiroidizmi olmayan kişilerinkinden farklı değildir. Henüz tanı konulmamış/tedavi başlanmamış hastalarda veya yetersiz tedavi alanlarda kandaki kalsiyum düzeylerinin düşüklüğüne bağlı yakınmalar ve bu yakınmaların ortaya çıkarttığı hayat kalitesi düşüklüğü söz konusudur. Daha kritik kalsiyum düşüklükleri ise istemsiz kasılmalar, kalpte ritim bozuklukları, nöbet, soluk alamama ve bilinç kaybına kadar ilerleyen tehlikeli tıbbi durumlara neden olabilir. Bu durumların oluşmasına engel olmak adına dikkat edilmesi gereken en önemli nokta önerilen ilaç tedavilerinin hasta tarafından düzenli alınması ve düzenli olarak doktor kontrollerine gidilmesidir.
Hipoparatiroidizm tanısı olan bireylerde uzun dönemde bazı rahatsızlıkların görülme ihtimali artmaktadır. Böbrek taşı ve böbrek yetmezliği, kalp hastalıkları, katarakt ve beyin dokusunda kalsiyum birikimine bağlı hareket ve denge bozuklukları, kemik erimesi bunların başlıcalarıdır. Kan kalsiyum ve mineral dengesi ideal düzeyde sağlanamayan hastalarda bu durumlar ortaya çıkabilir.
Hipoparatiroidizm hastaları sağlıklı bir şekilde gebe kalabilir ve doğum yapabilir. Bu noktada en önemli olan husus gebelik sürecinin mutlaka doktor kontrolü altında yakın takip ile yürütülmesidir. Hamilelik süresinde ve doğum sonrasında ilaç dozları ve tedavi şekilleri ile ilgili değişiklikler gerekli olabilir.
Nasıl Tanı Konur?
Hipoparatiroidizmden şüphelenilen durumlarda doktorunuz kanda kalsiyum, fosfor, magnezyum gibi minerallerin ve parathormon ve vitamin D gibi hormonların düzeyini ölçerek tanıyı koyabilir. Doktorunuzun gerekli gördüğü durumlarda tanı için ayrıca idrarda atılan kalsiyumun miktarı, kalp hastalıkları ve ritim bozukluklarının tespiti için elektrokardiogram (EKG), kemik erimesinin değerlendirilebilmesi için kemik yoğunluğu ölçümü gibi ek testler gerekebilir.
Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Hipoparatiroidizmi kalıcı olarak düzelten bir tedavi henüz mevcut değildir. Vücutta eksik olan parathormonu dışarıdan ilaç olarak vücuda vermek ise son derece nadir olarak uygulanabilmektedir. Tedavide esas amaç vücutta eksik olan kalsiyumu yerine koyarak ve bozulmuş olan mineral dengesini düzelterek hastanın şikayetlerini ortadan kaldırmaktır. Bu amaçla hastalara ağızdan kalsiyum ve D vitamini desteği verilir. Hipoparatiroidizmin kalıcı olduğu durumlarda bu tedavilere ömür boyu devam edilmesi gerekir.
Ağızdan alınan kalsiyum toz, suda eriyen tablet veya çiğnenebilir tablet gibi farklı formlara sahiptir. Bazı hastalarda ilk tanı konulduğunda, tedavi altındaki hastalarda ise kalsiyum tedavisi yetersiz kaldığında veya tedavi hasta tarafından kesildiğinde kandaki kalsiyum düzeylerinde kritik düşüklükler gelişebilir. Bu durum “tetani” adı verilen istemsiz ağrılı kas krampları, nefes alamama, nöbet ve kalp ritim bozuklukları ile giden tehlikeli bir tabloya ilerleyebilir. Tetani geliştiğinde hastane koşullarında acil müdahale gereklidir ve doktorununuz bu tabloyu tedavi etmek için damardan serum içerisinde kalsiyum verebilir. Kalsiyumun vücuttaki dengesini koruyabilmek için tedavide vitamin D içeren ilaçlar da kullanılmaktadır. Genellikle “aktif vitamin D” olarak sınıflanan ve ağızdan alınan formda olan ilaçlar hastanın günlük kalsiyum tedavisinin yanına eklenmektedir. Bu tip vitamin D ilaçları sağlıklı kişilerde vitamin D eksikliği tedavisinde kullanılanlardan farklı olup kan kalsiyum düzeylerinde hızlı ve dramatik değişiklikler yaratabilmektedir. Bu nedenle sadece doktor kontrolü altında kullanılmalıdırlar. Doktorunuz ayrıca gerekli görürse hipoparatiroidizm tedavisine sağlıklı kişilerde kullanılan D vitamini damlaları veya kapsülleri ekleyebilir.
Hipoparatiroidizm tedavisinde magnezyum, “tiazid” grubu idrar söktürücü ilaçlar ve nadiren enjeksiyon (iğne) yoluyla “sentetik parathormon” verilmesi, doktorunuzun uygun gördüğü durumlarda, gündeme gelebilir. Sentetik parathormon bir takım tıbbi kısıtlılıkları olan, kolay temin edilemeyen pahalı bir ilaç olması nedeniyle özel durumlarda uygulanmaktadır.
Sonuç olarak;
Hipoparatiroidizm sıklıkla boyun cerrahileri sonrasında gelişen, kalsiyum eksikliğine bağlı klinik bulgular ile seyreden, hayati tehdit edebilme potansiyeline sahip, bazen kısa sureli bazen ise ömur boyu tedavi gerektiren, öncelikli olarak Endokrinoloji uzmanları tarafından izlenmesi gereken bir hastalıktır.
Kalsiyum Düşüklüğü (Hipokalsemi) Acil Durum Kartı