TİROİD KANSERİ

Tiroid Kanseri nedir? Ne Sıklıkla Görülür?

Tiroid kanseri, tiroid bezindeki normal tiroid hücrelerinin, anormal hücrelere dönüşüp kontrol dışı büyümeleri ile ortaya çıkar; nodüllerden köken alır. Tiroid kanserinin farklı tipleri vardır. Genel olarak hastaların yaklaşık %80'i düşük riskli olmakla birlikte, bazı tipleri daha ciddi seyirli olabilmektedir.

Tiroid kanseri, en sık görülen endokrin kanserdir ve tüm kanserlerin %1-4'ünü oluşturmaktadır. Tüm nodüllerin ortalama %5’inde kanser gelişmektedir. Kadınlarda erkeklerden yaklaşık dört kat daha sık görülür. Ülkemizde, kadınlarda meme kanserinden sonra en sık görülen ikinci kanser olduğu bildirilmektedir. Son 30 yıldır, her 10 yılda kanser sıklığında yıllık %4'lük artış görülmektedir. Gelişen teknoloji ve hasta kayıt sistemleri, ultrasonun tiroid kliniklerinde rutin kullanıma girmesi ve ince iğne biyopsilerinin ultrason eşliğinde yapılabiliyor olması gibi etmenler, özellikle küçük ve sessiz tiroid kanserlerinin tanısına muhtemelen önemli katkıda bulunmaktadır. Kanser sıklığındaki bu artışa rağmen, tiroid kanserine bağlı ölüm oranlarında belirgin artış görülmemektedir.

Belirtileri Nelerdir?

Erken dönemde herhangi bir belirti oluşmayabilir. Kanser varlığı, başka nedenlerle yapılan  görüntüleme yöntemleri sırasında tesadüfen saptanabilir.

En yaygın belirti, tiroid bezinin olduğu bölgede büyüme, şişlik hissidir. Bu şişlik, kısa zamanda hızla büyüyebilir ya da çok daha yavaş da büyüyebilir. Büyümeyi kişi kendisi görebilir ya da hissedebilir. Bazen, doktor rutin bir inceleme sırasında da fark edebilir. Diğer belirtiler arasında; ses kısıklığı ya da konuşma güçlüğü, nefes almada zorluk, yutkunma güçlüğü, öksürük bulunur. Bu belirtilerin hepsi, tiroid kanseri dışında başka nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Ancak her durumda bu şikayetler ortaya çıktığında hekim ile iletişim kurulmalıdır.

Kaç Tipi Vardır?

Tiroid kanserinin başlıca dört tipi mevcuttur:

  • Papiller tiroid kanseri: En yaygın türdür. Vakaların %80-90'ından sorumludur ve her yaşta meydana gelebilir. Yavaş büyüyen bir tümördür, boyundaki lenf düğümlerine yayılma eğilimi gösterir.
  • Folliküler tiroid kanseri: Tüm tiroid kanserlerinin %5-10'unu oluşturur. Yavaş büyür ve lenf düğümlerine, kan dolaşımı ile kemikler ile akciğerler dâhil olmak üzere daha uzak dokulara yayılabilir.
  • Medüller tiroid kanseri: Vakaların yaklaşık % 4-5' sinden sorumludur ve genellikle kanda anormal şekilde yüksek kalsitonin düzeyleriyle kendini gösterir. Yavaş büyür ve bazı şekilleri (hastaların yaklaşık %25 inde) ailelerde nesilden nesile aktarılabilir. Dolayısıyla medüller tiroid kanseri olan bir hasta mutlaka genetik mutasyon testine tabi tutulmalı ve taşıyıcı ise tüm 1. derece aile bireylerine test yapılmalıdır. Bu test ailesel olan türde (%25) hastalığın ve başka endokrin hastalıkların, diğer bireylerde çıkıp çıkmayacağını kesine yakın olarak gösterir. Tam aile taraması son derece önemlidir.
  • Anaplastik tiroid kanseri: En seyrek görülen tiroid kanseri türüdür. Vakaların %2'sinden daha azından sorumludur.  Genellikle 60 yaşın üzerindeki kişilerde  görülür. Hızlı büyüyen ve çabuk yayılan bir tümördür, tedavisi zordur.

Tiroid bezinin, kendi ana yapısını oluşturan hücreler dışında kalan hücrelerden köken alan, nadir başka kanser tipleri de mevcuttur (lenfoma, sarkom gibi).

Tiroid kanserleri hastanın yaşı, kanserin türü, boyutu ve yayılma eğilimini belirleyen patolojik tipine göre sınıflandırılır. Tüm kanserlerde olduğu gibi, tiroid kanserinde de hastalık evrelemesi yapılır. Evreleme, başlangıçta ve takipte, hastalığın ne kadar yayılım gösterdiğini ortaya koyar. Bahsedilen diğer faktörler ve evreleme, tedavi planını belirler ve hastalığın seyri ile ilgili ileriye dönük öngörüde bulunulmasına yardımcı olur.

Hangi Sağlık Sorunlarına Yol Açar?

Tiroid kanseri, bazı nadir görülen tipleri hariç, genel olarak çok yavaş ilerler. Dolayısıyla, sağlık sorunlarına yol açması sık değildir ve uzun zaman alır. İlk ortaya çıktığı bölge olan tiroid bezinde lokal aşırı büyümeye bağlı soluk borusuna baskı yaparak solunum sistemi sorunlarına, yine komşuluğu olan yemek borusuna baskı yaparak sindirim sistemi sorunlarına neden olabilir. Nadiren, akciğerlere sıçrama yaparsa, yine solunum sistemi sorunlarına yol açabilir (nefes darlığı, doku oksijenlenmesinde bozulma, daha nadiren solunum yetmezliği gibi). Nadiren kemiklere sıçrayarak şiddetli kemik ağrıları, kemik kırıkları, omurga bölgesinde sinir baskısına bağlı ağrılar, güç kayıplarına neden olabilir. Nadiren karaciğere sıçrayarak, karaciğer testlerini bozabilir; karaciğer yetmezliği de çok nadirdir.

Nasıl Tanı Konur?

Tiroid kanseri genellikle erken dönemde belirtilere yol açmaz. Nodüllerden gelişir; nodüller sıklıkla tesadüfen, örneğin, başka nedenlerle ya da genel kontroller sırasında fizik muayenede, yapılan ultrason ya da tomografilerde saptanır. Tiroid nodüllerinin ortalama olarak %5'inde kanser ortaya çıkmaktadır.

Tiroid kanseri tanısında en önemli tetkik yöntemlerinden biri görüntülemedir. Görüntüleme testleri içinde de en önemli olanı ultrasondur. Tiroid ultrasonunda nodül(ler) saptanır ise ve nodül, kanser yönünden şüpheli görüntü özellikleri taşıyor ise ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılmalıdır. Bu işlem, tanı koymada altın standart yöntemdir. Bu işlemde, kan alma işleminde kullanılanlara benzer enjektörlerle şüpheli nodüllerden aspirasyon yapılır. Gelen materyal, lam adı verilen ince camlara yayılır ve mikroskop altında incelenmek üzere patolojiye gönderilir. Çoğu zaman, bu incelemenin sonucu tanıyı büyük oranda koydurmaktadır. Sonuç, kanser ile uyumlu ya da kanser yönünden şüpheli gelir ise kesin tanı, ameliyatla alınan dokunun patolojik incelemesi ile konur.

Tanıda nadiren kullanılabilen bir başka görüntüleme yöntemi tiroid sintigrafisi denilen bir incelemedir. Bu incelemede, damardan çok düşük doz radyoaktif madde verilerek, özel bir kamera ile tiroid bezinin görüntüsü alınır ve incelenir.

Genel olarak, tiroid kanserinin tanısında kan testlerinin yeri yoktur.

Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

  • Ameliyat: Tüm tiroid kanseri türlerinin birincil tedavisi, ameliyatla tiroid bezinin tamamının alınmasıdır. Nadiren, tiroid bezinin bir kısmının alınması yeterli olmaktadır; bu değerlendirmeyi takip eden hekim yapmalıdır. Tümör boyundaki lenf nodlarına yayılmışsa, bunların da alınması gerekecektir.
  • Radyoaktif iyot tedavisi: Ameliyat sonrasında, bazı tiroid kanseri türlerinde 'radyoaktif iyot tedavisi' adı verilen bir tedaviyi ek olarak vermek gerekebilmektedir. Tiroid ameliyatı bölgesinde ya da vücudun başka bir bölgesindeki gözle görülen ya da görülmeyen tiroid ya da kanser dokusunu tahrip etme amacı ile verilir. Bu tedavide, bir miktar radyasyon içeren radyoaktif bir madde, önceden hesaplanan bir dozda, ağızdan hap ya da sıvı şeklinde tek seferde verilmektedir. Takip eden hekim, ameliyat patoloji sonucuna ve diğer verilere göre, hastalığın durumunu, tekrarlama riskini değerlendirip bu tedavinin yapılıp yapılmayacağına karar verir. Genellikle, tedaviden belli bir süre önce tiroid ilacını kesip özel bir diyet yapmak gerekmektedir. Tedavi, etrafa radyasyon yayma olasılığı nedeni ile, radyasyonu geçirmeyen bir ortamda verilir. Hasta, sık radyasyon ölçümleri ile genelde 1-2 gün izlenip radyasyon düzeyi düştüğünde taburcu edilir. Uzun dönem takipte, bu tedavinin tekrarlanması gerekebilir.
  • Tiroid hormonu tedavisi: Tiroid ameliyatından sonra, vücudun tiroid hormonu ihtiyacını karşılamak için, ağızdan tiroid hormonu tedavisi vermek gerekir. Bu tedavi, ayrıca, hastalığın tekrarlama riskini de azaltabilmektedir. Tedavinin ne zaman, hangi dozda başlanması, ne sık aralıklarla takip edilmesi gerektiğine, takip eden hekim, kan testlerine ve diğer verilere göre karar vermelidir.

Bunların dışında, radyoterapi ve kemoterapi gibi başka tedaviler de nadiren gerekebilmektedir:

  • Radyoterapi: Bu tedavide, yüksek dozda X ışınları kullanılmaktadır. Vücut dışında bir makineden, kanser hücreli bölgeye odaklı olarak verilmektedir.
  • Kemoterapi: Kanser hücrelerini öldürme, büyümelerini engellemeyi amaçlayan ilaç tedavisi yöntemidir.

Tiroid kanserinin tedavisi, tamamen bireysel olarak planlanır. Uygun olan yaklaşımı planlama, yürütme ve izlem için, hastaların endokrinoloji ve metabolizma uzmanına başvurmaları önerilmelidir.

Hastalık düzenli takip gerektirir. Takiplerde hekim fizik muayenesini yaparak tetkikleri planlar. Kan testleri, boyun ultrasonografisi gibi tetkiklerin yanı sıra, nükleer tarama testleri, başka görüntüleme testleri gibi tetkikler gerekebilmektedir. Hekimin değerlendirmesi ve test sonuçlarına göre ilaç dozu ayarlanır. Takiplerin sıklığı ve hangi testlerin yapılacağı, takibi yapan hekim tarafından belirlenmelidir.  Takipte hekim gerek duyarsa başka branş hekimlerine yönlendirebilir (Nükleer Tıp, Genel Cerrahi gibi…).

Sonuç olarak;

Tiroid kanseri çoğu zaman, uygun tedavi ile iyileşme oranı yüksek ve tekrarlama oranı düşük bir hastalıktır. Takipte zaman geçtikçe, tekrarlama olasılığı daha da azalmaktadır. Önerilen tedavi ve takiplere tam uyum, bu oranları daha iyi hale getirmektedir.