Haberler TEMD 14 KASIM DÜNYA DİYABET GÜNÜ BASIN BİLDİRİSİ

TEMD 14 Kasım Dünya Diyabet Günü Basın Bildirisi

Dünya Diyabet Günü, diyabetin tanısı, tedavisi ve önlenmesi, yaratabileceği komplikasyonlar konusunda küresel farkındalığın  artırılması amacı ile her yıl 14 Kasım’da düzenlenmektedir. 

İnsülin pankreasın beta hücrelerinden salgılanan bir hormondur ve kandaki şekerin hücre içine girmesini sağlar. Diyabet, insülin direnci, insülin eksikliği veya her ikisinin bir arada bulunmasına bağlı olarak gelişen, kan şekeri yüksekliği ile seyreden bir hastalıktır.

Bu hastalık sık görülen, kontrol altında tutulmazsa erken yaşta ciddi sağlık sorunlarına ve ölüme yol açan, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bununla birlikte etkin yönetildiğinde normal yaşam kalitesi ve yaşam süresi sağlanabilir. Bu nedenle hastalığın önlenmesi için çaba harcanması, erken tanı konması ve uygun bir şekilde tedavi edilmesi gereklidir.

Diyabet, tip 1, tip 2, gebelikte ortaya çıkan diyabet (gestasyonel diyabet) ve diğer nedenlere bağlı diyabet olmak üzere dört grupta sınıflandırılır. Diyabetli hastaların %80-90’ı tip 2 diyabetli, %5-10’u tip 1 diyabetli hastalardan oluşmaktadır. Tip 2 diyabet genellikle 35-40 yaşından sonra görülür, insülin direnci nedeniyle var olan insülin yeterli etki gösteremez. Tip 1 diyabet genellikle 30 yaşın altında görülür. Vücutta hiç insülin üretilmez.

Daha az enerji harcayarak daha fazla yiyecek tüketilmesi sonucu ortaya çıkan şişmanlık (obezite) insülin direncine yol açarak tip 2 diyabet sıklığını artırmaktadır. Bu artışa ortalama ömrün uzaması ve nüfusun yaşlanması da katkı sağlamaktadır. Tip 1 diyabet sıklığının da giderek arttığı bilinmektedir.

Diyabetin en sık görülen belirtileri ağız kuruluğu, çok su içme, çok ve sık idrar yapma, halsizlik, yorgunluk, sık acıkma, çok yemek yemeye rağmen kilo kaybı, ayaklarda, ellerde uyuşma, karıncalanma, deri ve idrar yolu enfeksiyonları, tekrarlayan mantar enfeksiyonları, yaraların geç iyileşmesi ve bulanık görmedir.

Açlık kan şekerinin 126 mg/dL veya üzerinde, herhangi bir zamanda ölçülen rastgele kan şekerinin 200 mg/dL veya üzerinde bulunması diyabet tanısı koydurur.

Tanıda ve diyabet takibinde kullanılan bir başka yöntem glikozillenmiş hemoglobin A1c (HbA1c) testidir. HbA1c %6.5’ten yüksekse diyabet düşünülür.  

Kan glukozunda uzun süreli yükseklik insan vücudunda birçok sistem ve organın olumsuz etkilenmesine yol açar. Diyabetiklerde bu nedenle kalp ve damar hastalıkları, inme, görme bozuklukları, sinir ve böbrek hasarları, ayakta yara oluşması, gangren ve buna bağlı uzuv kayıpları görülebilir.

Diyabetin kimlerde araştırılması gerektiği önemlidir. Tip 1 diyabet için rutin tarama yapılmamaktadır. Aşağıda belirtilen risk faktörlerini taşıyan kişilerde şeker yükleme testi (oral glukoz tolerans testi) ile tip 2 diyabet araştırılması önerilmektedir.

  • Yaşın >35 yıl olması
  • Kilolu veya obeziteli (Beden kitle indeksi ≥25 kg/m2) olmak
  • Daha önce bozulmuş açlık glisemisi ya da bozulmuş glukoz toleransı (prediyabet) saptanması
  • Birinci ve ikinci derece yakınlarında diyabet bulunması
  • Diyabet sıklığı yüksek etnik gruplara mensup olmak
  • Hipertansiyon (kan basıncı ≥140/90 mmHg) olması
  • Kan yağlarında yükseklik saptanması
  • Kalp damar hastalığı, inme öyküsü olması
  • Düşük doğum tartılı doğan kişiler
  • Polikistik over sendromu tanısı olanlar
  • İri bebek doğurma veya daha önce gebelik diyabeti öyküsü olanlar
  • Durağan yaşam tarzı veya düşük fizik aktivite
  • Uzun süreli kortizon kullanımı
  • Psikiyatrik ilaç kullanımı
  • Organ nakli yapılmış olması

Ayrıca gebelerde 24-28. haftalar arasında oral glukoz tolerans testi ile diyabet araştırması ihmal edilmemelidir.

Diyabet tanısı konan bir kişide doğru ve sağlıklı beslenme, fiziksel aktivitenin artırılması ve ilaçlar diyabet tedavisinin temellerini oluşturur. Bütün bunların doğru uygulanabilmesi için hastaya verilecek diyabet eğitimi çok önemlidir.

İlaç tedavisi insülin dışı ilaçlar ve insülin olmak üzere iki ana başlıkta gruplandırılır. İnsülin enjeksiyonları tip 1 diyabette ve kan şekerini kontrol etmek için ilaca ihtiyacı olan gebelerde vazgeçilmez tedavi şeklidir. Tip 2 diyabette ise genellikle ağızdan alınan haplar (oral antidiyabetik) ve insülin dışı enjeksiyon tedavileri kullanılır. İnsülin dışı ilaçlar tip 2 diyabette yetersiz kalırsa tedaviye insülin eklenir veya diğer ilaçlar kesilip sadece insülinle devam edilir.

Tedavinin hasta özelliklerine uygun düzenlenmesi yani bireyselleştirilmesi önemlidir. Hastaların ilaç kullanımına ilişkin kararlar için hekime başvurmaları gerekir. Diyabet tedavisi deneyim, bilgi ve iyi bir takip gerektirir. Hastalığın tedavisinin başarılı olması için diyabetli kişilerin de bu konuda sorumluluk üstlenmesi ve üzerine düşen gereklilikleri yerine getirmesi önemlidir.

Sağlıklı beslenme, fizik aktivite, obeziteden kaçınma gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile tip 2 diyabet gelişme riski azaltılabilir. Günümüzde tip 1 diyabetin önlenmesini sağlayabilecek etkin bir yöntem mevcut değildir.

Diyabetin erken tanısı, etkin tedavisi ve takibi sağlıklı bir yaşam için çok önemlidir. Bu nedenle diyabet farkındalığının artması sağlıklı yaşamın temelini oluşturmaktadır.

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği
Diyabet Bilimsel Çalışma Grubu